BEYŞEHİR’E “MÜZE” TALEBİ

BEYŞEHİR’E “MÜZE” TALEBİ

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Beyşehirli tarihçi Prof.Dr.HüseyinMuşmal, Beyşehir yöresine ait ecdat yadigarı taş eserlerin ilçeye bir müze kazandırılması halinde yok olmaktan kurtulabileceğini söyledi.
Prof.Dr.Muşmal, Beyşehir merkezindeki park ve bahçelerde,tarihi Eşrefoğlu Külliyesi içerisinde çeşitli alanlarda Roma-Bizans, Selçuklu, beylikler ve Osmanlı dönemlerine ait çok sayıda taş eser bulunmakta olduğunu belirtti.
Bu taş eserlerin önemli bir kısmının açık alanlarda, park ya da bahçelerde korumadan uzak, sağa sola serpiştirilmiş şekilde, hava koşulları, hayvan ve insanların tahribi gibi dış etkilere açık durumda olduğunu vurgulayan Muşmal, “Eserlerin önemli bir kısmı Türkçe kitabelere sahip olmasına rağmen, içlerindeki bazı sanduka ve mezar taşlarında Arapça-Farsça şiirler, Kuran-ı Kerim’den ayet ve sureler bulunmaktadır.
Bu eserler sadece üzerindeki yazıların mukaddesatı nedeniyle değil, aynı zamanda süsleme ve biçim özellikleri, ait oldukları döneme dair tarihsel şahitlikleri ve değerleri ile bugün ki vaziyetlerinde gelişigüzel bir şekilde korunmasız ve güvenliksiz bırakılmayacak kadar önemlidir.”dedi.
Beyşehir ilçesi dahilindeki Roma-Bizans, Selçuklu, beylikler ve Osmanlı dönemine ait kültür varlıklarının korunması ve yöreye özgün kentsel ve kırsal kültürün muhafaza edilmesi için bölgede en kısa zamanda bir müzenin kurulması veya bu eserlerin uygun koruma şartlarının oluşturulması gerektiğinin altını çizen Muşmal, yaklaşık 10 yıldır gerek basın yoluyla, gerekse çeşitli konferans, söyleşi ve imza günlerinde Beyşehir’de bir müze kurulmasının gereğini ısrarla dile getirmekte olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Ancak biliyorum ki Beyşehir’deki müze açılması konusundaki mücadele hiç de yeni değil, bu 1980’li yıllardan itibaren süregelen bir mücadeledir. Dönemin Beyşehir gazetelerinde ta o zamanlarda Beyşehir’de bir müze açılması yönündeki talepleri içeren pek çok kayda rastlamıştım. Aslında Beyşehir’le ilgili yıllar önce yazılmış bazı eserlerde, 1934 yılında M. Memduh Yavuz, 1960’lı yıllarda İ. H. Konyalı gibi araştırmacılar da eserlerinde Beyşehir’e bir müze açılması yolunda temennilerini ifade etmişlerdir. Bizler de akademik çalışmalarımızda bu hususlara yıllardır dikkat çekiyoruz.
Bu çerçevede Beyşehir’le ilgili çok sayıda yayın üretmiş ve tespit ettiğimiz sanduka ve mezar taşlarını bir dilbilimci ve bir sanat tarihçi arkadaşımızla 6-7 yayın yapmak suretiyle, bir bakıma bu eserlerin envanterini çıkarmış ve literatüre de kazandırmış olduk.
Tarihî süreçten günümüze kadar ulaşmış olan Beyşehir’deki eserlerin korunması, bizim en başta gelen görevimizdir. Zira bu, ülkemizi Türk-İslam yurdu yapan, şehrimizi inşa ve imar eden ecdadımıza olduğu gibi, aynı oranda gelecek nesillere bırakmak adına ödemek zorunda olduğumuz borcumuzdur. Beyşehir’de kurulacak bir müze, başta sağda solda kaderine terk edilmiş çok sayıda eserin kurtulmasına ve gelecek nesillere aktarılmasına imkân tanıyacaktır.”
Prof.Dr.Muşmal, Beyşehir’e kazandırılacak bir müzenin sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda çok sayıda etki uyandıracağını vurgulayarak, ayrıca ilçenin kültür ve turizmine de hizmet edeceğini belirtti.
Beyşehir’e gelen yerli ve yabancı turistlerin müzeyi gezerek, bölgede daha fazla vakit geçirebileceğini ve bu durumun ise Beyşehir’e olan ilgiyi daha da artıracağına dikkati çeken Muşmal, şunları kaydetti:
“Belki de insanların konaklama ihtiyacını da doğuracaktır. Müzenin kurulmasına kadar geçecek olan sürede Beyşehir’in tarihsel ve kültürel yapısına uygun nitelikte olmak üzere, mevcut eserlerin sergi ve teşhir şartlarına uygun, yani müze olmaya elverişli, daha korunaklı üstü kapalı, emniyeti alınmış tarihî yapılara taşınması da mümkündür. 
İçerişehir Mahallesi içinde bulunan İsmail Ağa Medresesi veya Eşrefoğlu Bedesteni düzenlenerek Taş Eserleri Müzesi’ne dönüştürülebilir. 
Bunların gerçekleşmesi de bürokratik açıdan sıkıntılı oluyorsa, Hamidiye Mahallesi’nde yer alan Süleyman Efendi Konağı restore edilerek Beyşehir’e en azından bir “Kent Müzesi” veya “Bey Konağı” kazandırılabilir. 
Bu girişimler tek başına yeterli değilse de ecdadımızın emaneti olan eserlerin yok olmaktan kurtarılmasına hizmet edecektir.”