9 Eylül 1922’de İzmir’e ilk Türk Bayrağı’nı Asan Beyşehirli Gazi Ali Atar Makale Konusu Oldu

9 Eylül 1922’de İzmir’e ilk Türk Bayrağı’nı Asan Beyşehirli Gazi Ali Atar Makale Konusu Oldu

İlçemiz Sadıkhacı Köyü’nden (mahallesinden), Kurtuluş Savaşı gazilerinden, 9 Eylül l922’de İzmir Hükümet Konağı’na, seyisi (at bakıcısı) da olduğu yüzbaşısı Şerafettin Bey’in (İzmir) komutasındaki ölüm müfrezesiyle birlikte ilk bayrağı asan Yiğit Gazi Ali Atar; şu anda İzmir’de oturan Em. Albay ve Tarihçi Dr. Burhanettin Şenli tarafından, 9 Eylül 2020, İzmir’in kurtuluşunun 98. yıldönümü nedeniyle yazdığı bir dizi makalesinden birine konu oldu.
ANILARI DERLEYENLER VE MUHTARLA TELEFON GÖRÜŞMESİ
“Zafere Giden Yolda Atatürk’ün İstihbarat Faaliyetleri” ile ilgili olarak yazdığı bir dizi makalenin dördüncüsünde, 1981’de Atatatürk’ün doğumunun 100. Yılı vesilesiyle Beyşehir’de düzenlenen “Kurtuluş Savaşı’na katılan Yaşayan Gazilerin Anılarını Derleme Yarışmasında” birinci olan, başta Gazi Ali Atar, Gazi Ali Hilmi Koç ve dereceye giren diğer üç gaziden Mustafa Çukurkent, Mustafa İrfan İmdat,  Mehmet Baş’ın anılarından oluşan, Öğrt. Hasan Karaca ve Öğrt. Mehmet Koç’un derlediği, 2000 yılında “Beyşehirli Gazilerin Millî Mücadele Hatıraları” adıyla yayınlanan anı kitabından da alıntılar yapan, Türk bayrağının hükümet konağına asılışı ile ilgili ayrıntılı bilgi veren Em. Albay Şenli; geride bıraktığımız 9 Eylül 2020 tarihi öncesinde anıları derleyen Hasan Karaca, Mehmet Koç, Mehmet Koç’un oğlu Genel Cerrah Doktor Turgut Reis ve bu arada Sadıkhacı (Köyü) Mahallesi Muhtarı Mustafa Topbaş’ı telefonla arayarak Gazi Ali Atar hakkında bilgi alırken gazilerin anılarında bugüne değin bir gelişme olup olmadığını sordu.
YUNAN BAŞKOMUTANI TRİKUPİS’İN ESARETİ
Em. Öğrt. Mehmet Koç telefon görüşmesinde Albay Şenli’ye; gazilerin tümünün rahmetli olduklarını, derlemenin yapılışından bu yana 40 yıla yakın bir sürenin geçtiğini, anılarında önemli bir değişiklik ve gelişme olmadığını; ancak ölümünden önce Gazi Ali Atar’ın kendisine, derleme ya da anı kitabında yer almayan, Yunan Başkomutanı Trikupis’in Uşak yakınlarında esir edilişi sırasında orada bulunan süvari müfrezesinin içinde olduğunu, Trikupis’in arabası içinde cephede dolaşırken etrafını kuşatarak yakaladıklarını ifade ettiğini söyledi.
YÜZBAŞISIYLA GÖRÜŞEMEMİŞ
Mehmet Koç, telefonda Em. Albay Şenli’yle; anılarda yer almayan, ölümünden önce Ali Atar’la yaptığı görüşmede; zaferden sonra Yzb. Şerafettin Bey’in Konya’ya Garnizon Komutanı olarak atandığını, görüşmek için kendisine köyden biriyle haber yolladığını, Konya’ya gitmek için yola çıktığını, Kızılören Hanı’na kadar gidebildiğini, ne var ki, mevsimin kış olması,  aşırı kar engeli yüzünden daha ileri gidemeyip köye geri dönmek zorunda kaldığı ve yüzbaşısına hasret gittiğini anlattığını da paylaştı.  
HÜKÜMET KONAĞI’NA BAYRAĞI ÇEKEN İLK YİĞİT GAZİ!
Em. Albay Dr. Burhanettin Şenli; makale dizisinin dördüncü bölümünde, hükümet konağına Türk Bayrağı’nın ilk çekilişini anlatırken de:
“Gazi Ali Atar, Büyük Taarruz’dan önce askere çağrılmış ve Afyon Cephesi’nde 2. Süvari Alayı, 4. Bölük Onbaşısı olarak bulunmuş, bir ara Yunan’a esir düşmüş, Dumlupınar, Eskişehir, Uşak cephelerinde atlı süvari olarak düşmanla boğuşmuş, özellikle çok sevdiği yüzbaşısı Şerafettin (İzmir) Bey’le birlikte, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği talimat üzerine, bir süvari gönüllü kıtası ile İzmir’in Hükümet Konağı’na ilk bayrağı çeken yiğit gazi ve İzmir’e ilk girenlerden olmuştur.” diye kaydetti.
BAYRAK ASMAYA GİDERKEN VE TÜRK BAYRAĞININ ASILIŞI    
Em. Albay Şenli Hükümet Konağı’na bayrak asmaya giderken olan olayları ve bayrağı nasıl astıklarını da, anı kitabından alıntı yaparak Ali Atar’ın kendi ağzından ve anlatımıyla şöyle naklediyor:
“Gerekli hazırlıklara başladık. Atlarımızın karınlarını doyurduk. Nihayet akşam oldu. Bize Yunan askerlerinin giydiği elbiselerden verdiler. Elbiseleri giydik. Atlarımızın ayaklarını da keçeledik.
Yüzbaşımızın emri üzerine kararlaştırılan saatte gecenin karanlığında İzmir’e doğru hareket ettik. Sabuncu Beli’nden geçtik. Mersinli Yolu ile İzmir’e akarken, Tuzluoğlu Fabrikası’nın yanından geçtiğimiz sırada şiddetli bir yaylım ateşine uğradık. Burada dört şehit verdik, hiç durmadan buradan şimşek hızıyla geçerek Kordonboyu’na çıktık. Kordonboyu’nda ilerlerken bir İngiliz müfrezesi tarafından selâmlandık. Hükümet Konağı’na doğru ilerlerken önünden geçtiğimiz bir kalabalığın arasından bir Rum eşkiyası üzerimize el bombası attı. Bomba Yüzbaşı Şerafettin Bey’in atının tam boynuna isabet etti ve at ön ayakları üzerine dikildi kaldı. Şerafettin Bey de atın önüne düştü. Yüzbaşı’nın atı hemen öldü. Bereket versin yüzbaşıya bir şey olmadı. Ben yedeğimde getirdiğim atı Şerafettin Bey’e verdim. Ata bindi ve hep birlikte oradan uzaklaştık.
Hükümet Konağı’nın önüne vardığımızda Yunan bayrağı dalgalanıyordu. Oraya varır varmaz Şerafettin Bey bana:
‘- Haydi Ali Onbaşı atla!’ diye emir verdi. Atımı yanımdaki arkadaşa verdim. Yıldırım hızıyla belimde dolalı bayrağı çıkarıp Şerafettin Bey’in yanına koştum. Yüzbaşı ile Hükümet Konağı’nın balkonuna çıkıp Yunan bayrağını indirdikten sonra, şanlı sancağımızı öperek direğe çektik ve onu selamladık. Bayrağı çektikten sonra hızla aşağı indik, hemen atlarımıza atlayarak ve gelirken olduğu gibi büyük bir süratle geri döndük ve oradan ayrıldık…”
TÜRK BAYRAĞI’NIN ASILDIĞI SABAHKİ İZMİR…  
Hükümet Konağı’na Türk Bayrağı’nın asıldığı sabahki İzmir’in durum ve görünümünü de Albay Şenli, yine Gazi Ali Atar’ın gözlemiyle şöyle dile getiriyor:
“O sabah İzmir’e Türk bayraklarının asıldığını gören Yunanlılar büyük bir panik ve şaşkınlığa kapılmış, neye uğradıklarını bilememiş, artık İzmir’den sökün etmiş kaçıyorlardı. İzmir tarihî bir gün yaşıyordu. Türk halkının sevinci ise sonsuzdu. Bulunduğumuz yerden biz bunu görüyorduk.”
EMEĞİ GEÇENLERE TEŞEKKÜRLER...
Em. Albay ve Tarihçi Dr. Burhanettin Şenli makalesinin bitiminde:
 “Tarihin bu güzel sayfasını aralamamıza yardımcı olan Hasan Karaca ve Mehmet Koç hocalarım ile Beyşehir Sadıkhacı Köyü (mahallesi) Muhtarı Mustafa Topbaş’a şükranlarımı sunuyorum.” diyerek makalesini başta Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk olduğu halde; kahraman ordumuzu, şehitlerimizi, gazilerimizi, fedakâr Türk halkını rahmet ve minnetle anıyorum.” diyerek sonlandırıyor.